-
1 trouble
I1 pas limpide bulanık [buɫa'nɯk]2 flou bulanık [buɫa'nɯk]3 suspect karanlık [kaɾan'ɫɯk]IIn m1 agitation, inquiétude endişe [endi'ʃe]2 des troubles karışıklıklara kargaşa, düzensizlikb bozukluk -
2 расплывчатый
1) bulanık; hayal meyal görünenрасплы́вчатый сни́мок — flu / bulanık resim
2) перен. belirsiz, bulanıkрасплы́вчатое поня́тие — bulanık bir kavram
-
3 расплывчато
1) hayal meyal, bulanık bulanık2) перен. belirsizcesine, bulanık bir biçimde -
4 неясный
1) seçik olmayan; hayal meyal görünen; okunaksız (о подписи, шрифте и т. п.)нея́сный звук — bulanık bir ses
2) ( неопределённый) belirsiz; müphem; karanlık -
5 confus
-
6 confuse
-
7 смутный
1) karışıklık °, karışıkстрана́ пережива́ла сму́тные дни — ülkenin karışık günleri idi
2) bulanık, belirsizсму́тные воспомина́ния — bulanık anılar
сму́тный силуэ́т зда́ния — hayal meyal görünen bir bina silueti
-
8 unklar
2) ( unbestimmt) belirsiz3) ( unverständlich) anlaşılmaz, muğlâkjdn im U\unklaren über etw lassen/halten birine bir şey hakkında bilgi vermemek -
9 туманно
1) нареч. bulanık / muğlak bir biçimde2) безл., в соч., → сказ.бы́ло тума́нно — sis / duman vardı, hava sisli / dumanlı idi
-
10 fuzzily
adverb bulanık/donuk bir şekilde -
11 unbestimmt
unbestimmt adj (unsicher) belirsiz, kesin olmayan; Gefühl bulanık;auf unbestimmte Zeit süresiz, ikinci bir emre kadar
См. также в других словарях:
bulanık — sf., ğı 1) Bulanmış olan, duru olmayan Koltuğuna oturdu, Haliç in bulanık sularına daldı. F. R. Atay 2) Bulutlu, kapalı (hava) 3) Açık seçik görünmeyen, net olmayan Bulanık görüntü. 4) Donuk, anlamsız, fersiz (bakış) Dimdik oturuyor, bulanık ve… … Çağatay Osmanlı Sözlük
boz bulanık — sf., ğı 1) Çok bulanık 2) zf. Çok bulanık bir biçimde … Çağatay Osmanlı Sözlük
görüş açısı — is. 1) Bir şeyi görebilme alanı Ondan evvel görüş açısı içine yandan giren bu uzun gölge bulanık bir karaltıdan ibaretti. P. Safa 2) Bakış açısı Demek gerçekler, görüş açısına, çevrenin etki ve baskısına göre bambaşka biçimlere ve renklere… … Çağatay Osmanlı Sözlük
bulanıklaştırılmak — nsz Bulanık bir duruma getirilmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
Turc — Cet article possède un paronyme, voir : Turk. Cet article concerne la langue parlée en Turquie. Pour la famille de langues apparentées, voir Langues turques. Pour les autres significations, voir Turcs … Wikipédia en Français
bulanıklık — is., ğı Bulanık olma durumu Bakışlarına çoktan bir ihtiyar sarhoş gözlerinin bulanıklığı gelmişti. Y. K. Karaosmanoğlu Birleşik Sözler zihin bulanıklığı … Çağatay Osmanlı Sözlük
dumanlı — sf. 1) Dumanı olan, duman çıkaran Dumanlı barut. 2) Sisli, sisle örtülü 3) mec. Sıkıntılı, bulanık Karışık rüyalarda görülen manzaralar gibi dumanlı bir sahne. A. Gündüz 4) mec. Esrik, sarhoş Birleşik Sözler başı dumanlı kafası dumanlı … Çağatay Osmanlı Sözlük
durulmak — 1. Durma işi yapılmak Mor dağlara karargâhlar kurulur / Eteğinde bölük bölük durulur. B. S. Erdoğan 2. nsz 1) Duru duruma gelmek Bulanık su duruldu. 2) Gürültü, kımıldanış, karışıklık, yağış, yel dinmek, sükûn bulmak Kar ve fırtına durulmuş, hava … Çağatay Osmanlı Sözlük
sisli — sf. Üzerine sis inmiş olan, sislenmiş, bulanık Haliç, aşağılarda, sisli bir bahar sabahının altında, erimiş gümüşlerin ırmağına benziyordu. T. Buğra … Çağatay Osmanlı Sözlük
su — 1. is., yu Sutaşı 2. is., yu 1) Hidrojenle oksijenden oluşan, sıvı durumunda bulunan, renksiz, kokusuz, tatsız madde, ab Dere suyu tekmil çamur. Halk kuyu suyu içmek mecburiyetinde... R. N. Güntekin 2) Bu sıvıdan oluşan kitle, deniz, akarsu… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ETHAL — Kâbe i Şerif yakınında bir dağın adı. * Bulanık su veya şerbet … Yeni Lügat Türkçe Sözlük